Gazete Duvar için hazırladığım "Futbol oynamak günah mıdır ?" başlıklı dosya haber için beş isimden görüş almıştım. Bunlardan bazılarıyla bir saatten fazla görüştüm, maalesef hepsine haberde yer veremedim. Deşifrelerin tam halini paylaşıyorum.
80’lerde
90’larda futbol oynamanın haram olduğunu düşünenler vardı. Hz. Hüseyin’i
Kerbala’da öldürenlerin onun kesik başıyla top oynadığını söylüyorlardı.
Evet, çok yaygın o…
Belki
siz de duymuşsunuzdur. Galiba hiçbir ilahiyatçı bu fikre katılmıyor.
Sanmam. Dini temeli olmadığı için ilahiyatçıların çoğu
bunu ciddiye bile almamıştır.
Peki
bu düşüncenin, bu tutumun nedeni, kaynağı ne olabilir hocam?
Tabii toplumsal analiz
yapmak için çok yönlü yaklaşmak lazım ama görebildiğim kadarıyla en önemli
problem tepkisellik… Osmanlı’nın son dönemlerinden Cumhuriyet’in kurulduğu
döneme kadar Batılılaşmanın ve modernleşmenin unsurları birer tehdit olarak
algılandı. Hala bu rövanş mantığı devam ediyor. Futbolun tarihini araştırmadan,
‘eski Türklerde de benzeri olabilir mi’ demeden, Batı’dan gelen her şeye karşı
çıkan bir tutumla tepki gösterildiği anlaşılıyor. Hz. Hüseyin’in başı da onun
bir kılıfı gibi…
İkincisi dindar
kesimlerin İslam anlayışları ibadet merkezli… Her şey ibadet etrafında dönsün
istiyorlar. Hayatın her alanını din veya dini sembollerle doldurma çabaları
var. Bu sadece futbol değil, müzik, eğlence vs. hepsi onların bu yaklaşımlarına
ters düşüyor. Spor söz konusu olduğunda, bunu siz de fark etmişsinizdir,
peygamberin hadisinde geçti diye binicilik, atıcılık, güreş, yüzme gibi belirli
dallarla sınırlıyorlar. Burada şekilcilik de var. Mesela Yusuf İslam gibi bir
şarkıcı bile selefi zihniyetle tanışınca Hz. Muhammed döneminde başka enstrüman
kullanılmıyor diye sadece def kullanıp ilahi söyleyerek ömrünün büyük kısmını
heba etti. Başlıklar haline getirecek olursak, tepkisellik, şekilcilik,
formalitecilik, bilgi kirliliği… Peygamber güreşten başka spor yapmayın
demiyor, güreşmeyi öğretin diyor. Burada cahillik de var tabiatıyla…
Futbola benim de bir
takım eleştirilerim var: kapitalizmin kitleleri uyuşturma aracı olması,
sporcuların aldıkları astronomik ücretler vs. Kamu vicdanı bunu fazla kabul
etmiyor. Ama böyle bilimsel ya da toplumsal yönden bir eleştiri yaptıklarını da
görmedim. Sürekli sokak ağzıyla, olana bitene tepki verme tutumunun bir sonucu
görünüyor.
Futbol
öyle bir şey ki, hiçbir hoca buna ne tam helaldir diyebiliyor, ne de haramdır
diyebiliyor. Ekseriyeti “haram değildir ama” diyor ve bir takım sakıncalarını
sıralıyor. Hocaların futbola cepheden karşı çıkamadıklarını, hatta futbolu
fıkha uydurmaya çalıştıklarını görüyorum. İtirazlar kabaca üçe ayrılıyor, 1-
Tağutun endüstrileşmiş ve kitleselleşmiş futbolu araçsallaştırması, 2- Futbolun
bahis sektörüyle iç içe geçmiş oluşu 3- Tesettür konusu… Bazı fetvalarda daha ileri gidilmiş; futbol
oynayanın da, izleyenin de günaha girdiği söylenmiş. Size göre futbol oynamak
günah mıdır hocam?
En sondan başlayalım. Hanefi
mezhebinde bir erkeğin göbeğiyle diz kapağı arasını örtmesi gerektiği söylenir.
Ancak bu sadece Hanefilerin görüşüdür. Bildiğim kadarıyla Maliki mezhebine göre
mecbur kalındığında şortla, hatta slip mayoyla futbol oynamayı bırakın, namaz
bile kılınabilir. Burada belli bir mezhebin dayatılması söz konusu… Tabii
Türkiye’de egemen kültür Hanefilik olduğundan, hocalar da gerekçesini bilmeden
kitaplardaki bilgileri tekrarladığından… Ben erkek futbolcuyu seyretmek
günahtır gibi bir bilginin gerçeği yansıtmadığı kanaatindeyim. Önemi olan
cinsel organlarımızın öyle veya böyle örtülmesidir. Doğrudur, bunlar bir ara
problem olmuştu. Grekoromen güreşçiler daha kısa şeyler giyiyor biliyorsunuz. O
zaman da Maliki mezhebinin bakışına dayanarak seyredilebileceğini söyledim.
Anadan üryan değil bu insanlar… Öte yandan artık futbolcu şortları da uzadı,
Hanefi mezhebine göre de problem yok.
Esas analiz edilmesi
gereken şey şu, bu artık bir spor değil, bir eğlence, bir temaşa… Ve artık bir
sektöre, hatta kumara dönüşüyor. Buralara odaklanmaları lazım. Bundan kim
kazanıyor? Fakirlerin kazandığını sanmıyorum. Bu sistemi kuranlar kazanıyor. Bu
türden haksız kazanca yönelik analizler yapacakların neyle uğraşıyorlar. Spor
küresel bir olgudur. Bunun dinamikleri nelerdir? Ekonomik, kültürel boyutları
var. Kitleleri ülke meselelerini konuşup tartışmaktan alıkoyan bir tür uyuşturucu
haline dönüştürülmesine itiraz edebilirim. Benim akrabalarım arasında da gece
gündüz maç seyredenler var. Bu insan hareket de etmiyor, sağlık açısından da
kötü… İslami kesim meseleye bakılabilecek en kötü biçimde bakıyor. En yüzeysel
biçimde bakıyor. Eğlence, temaşa bir ihtiyaçtır, sağlıklı bir hale
getirilmelidir. Ben en son 7-8 yıl önce maça gittim. Barcelona Katar’a
gelmişti, seyrettim, gayet zevkliydi.
Siz
de zevk alıyorsunuz yani hocam?
Tabii… Olumsuz yönlerine
de dikkat çekmek gerekir. Ama futbol karşıtlığı doğru değil. Kitlelerin de
deşarj olmaya ihtiyacı var. Adam belki maçta sesini yükseltmese evde hanımıyla
kavga edecek. Holiganlık, fanatizm tartışılmalıdır. Bir de kombine bilet alanların
maddi durumu nedir? Bu sektörde sonuç olarak kim kazanıyor, ben onu merak
ediyorum. Sömürü varsa onu eleştirmek gerekir. Yoksa futbolun önemli yönleri de
vardır. Sportmenlik, centilmenlik ruhu aşılaması bakımından ya da olumsuz
alışkanlardan uzaklaştırması bakımından iyidir. Öte yandan modernitenin en
önemli dinidir. Bunun mabetleri stadyumlar, rahipleri futbolcular, cemaati de
taraftarlar, böyle bir benzetme var, tamamen haksız da değil.
Futbolun
bir put olduğunu, dine dönüştüğünü, cami cemaatinin sayısını azalttığını
söyleyenler de var.
Doğru. (Gülüyor) Bir kere
bu tağut, put tabirleri modern jargona uymuyor. Burada dindar kesim modern bir
jargon kullanamadığı için de devre dışı… Demin dediğim gibi, mabet – rahip –
cemaat benzetmesi yapabilirsin. Çünkü dinler arasındaki çatışmaları aratmayacak
kadar sert çatışmalara da yol açabiliyor. Neyin, hangi tutkunun peşine düşersen
senin ilahın, putun odur. Bunu Ali Şeriati de söylüyor. Put kavramını çok güzel
izah eder. Cami cemaatinin azalması bundan dolayı değil. Bunlar kendi kusurlarını
çaresizlikleri örtmek, açmazlarından kaçmak için başvurulan argümanlar. Batı’da
kiliseler nasıl cemaat bulmakta zorlanıyorsa, camiler de cazibe merkezi
olamıyorlar.
Kerbala
- Hüseyin söylentisi eskisi kadar yaygın değil ama belki başka nedenlerle
kafası karışık olanlar var. You Tube vaizlerin “futbol oynamak günah mı”
sorusunu cevapladığı videolarla dolu… Öte yandan futbola ilgi son 20-30 yılda
oldukça arttı, giderek artıyor. Hatta bazı cemaatlerde, vakıf – kurs vb. küçük
gruplarda gençleri kaynaştırmak için, kötü alışkanlıklardan uzak tutmak için
halı saha turnuvaları düzenleniyor. Dindarlar futbolfobilerini nasıl aştılar?
Ya da aştılar mı?
Sanmıyorum. Dindarlar
için futbol bir teferruat olarak kaldı. Artık onların üç önemli hedefi var:
masa, kasa, nisa… Yani iktidar tutkusu, makam mevki ve cinsellik… O cinselliğin
içine tacizi de katabilirsiniz. Hatta iktidarları için futbol kulüplerine nasıl
şirin göründüklerini de görebilirsiniz. Dindar kesimlerin ilkeli, tutarlı
davrandığı kanaatinde değilim. İşleri geleni meşrulaştırmak için her türlü
argümanı üretiyorlar. Ama işlerine gelmediğinde en masum hususları bile
şeytanlaştırıyorlar. İslami kesimin çok ciddi ahlaki problemleri var. İslami
kesim dünyevileşmekten futbolla uğraşmaya zaman bulamıyor. Futbolla kavgalı
hemen hemen hiç dindar göremiyorum artık…
Erdoğan’ın
eski bir futbolcu olmasının da etkisi var mı? Çünkü onun futbolculuğuna da
babası şortun boyu yüzünden karşı çıkmış.
Kesinlikle vardır. Şu
anda mevcut iktidara sempatiyle bakan dindar kesimler, iktidar İslam’a taban
tabana zıt bir şey yapsa da onu meşrulaştıracak durumdalar. ‘Organik aydın’
görevini üstlenen hocalar, iktidarın istediği her türlü fetvayı kılıfına
uydurup verebilen tipler. Hatta Tayyip Erdoğan bize kızar diye futbol konusunda
seslerini kısmış olabilirler. Ama ben bu futbol karşıtı söylemlerin marjinal
olduğu kanaatindeyim. Çünkü cemaat - tarikat çevreleri bile eleştirilmeyi hak
eden konularda tam bir sükut içerisindeler. Adnan hocanın televizyonundaki
programlar mesela… İktidara yakın olan “İslami” kanallardaki programlarının
seküler denen kanallardaki programlardan hiçbir farkı yok. En son ATV’de bir eşcinsel
ilişki sahnesi yayınlanmıştı. İslamilik iddiaları tamamen yerlerde sürünüyor.
Lafa gelince Hz. Ömer, icraata gelince Turist Ömer…
Futbol kulüplerinin
politik bir getirisi de var. İktidar bunu göz ardı edemez. Haşa ‘futbol
haramdır’ diye bir ayet bile olsa, iktidar haram diyemez. Üç gün daha iktidarda
kalmak, oy almak için… O yüzden siyasetin de futbol konusundaki çatlak seslerin
kaybolmasına neden olduğu söylenebilir rahatlıkla…
Milli
Gazete’ye spor sayfası ilk kez 1984’ten sonra, Fehmi Koru’nun genel yayın
yönetmenliği döneminde eklenmiş. O dönem cami cemaati arasında homurdanmalara
neden olmuş. Siz böyle bir şey hatırlıyor musunuz?
Çok hatırlamadım.
Sizden
önce Mustafa İslamoğlu’yla konuştum. Bana şunu söyledi, o dönem muhafazakar
basın futbolcu fotoğrafı verecekse, o fotoğrafı diz hizasından keserek
verirmiş.
Olabilir. Çünkü
Türkiye’de İslami kesim dediğimiz cemaat - tarikat yapıları, siyasal İslam,
Milli Görüş, son olarak da AK Parti’nin ortak bir özelliği var. Bunların hepsi
popüler İslam, yani avam dediğimiz, kitabi değil, sözlü… Milli Görüşçüler de
bir tarikat gibidir, hocaları ne derse odur...
Futbolun
içinde bahis var, yani bir tür kumar var, şike var, mafya var, kara para
aklanıyor. Tüm bunların futbolu artık bir spor olmaktan çıkardığı vurgulanıyor.
Doğru.
Bazı
hocalar endüstriyel futbol - amatör futbol ayrımı yapmışlar. Birine haram,
öbürüne helal demişler, böyle bir ayrım yapılabilir mi?
İster amatör olsun, ister
endüstriyel olsun, bir haksız kazanç varsa, bir mafyöz ilişki varsa, amatörde
de olsa değişmez. Dolayısıyla burada kriter amatörlükte ya da profesyonellikte
değil. Futbol adı altında ne yapıldığına bağlı… Tamam, futbolcu dediğimiz
kişiler hayatını bununla kazanıyor, onda problem yok. Burada asıl problem
kapitalizmin tüketim kültürü… Yani ihtiyaç olmayanı ihtiyaç gibi göstererek
tüketmeye yöneltmek… İnsanlar gayet makul ücretlerle maça gitse, kumar söz
konusu olmasa problem yok. Baklavasına oynanan halı saha maçları da problem
değil. Bununla kumarla alakası yok.
Ama
kumarım küçüğü büyüğü olmaz, 1 TL’sine bile oynansa kumardır diyenler var.
Bu tamamen şekilci bir
yaklaşım… Kumarın, faizin yasak olmasının sebebi sömürü olması… 1 kilo
baklavayla sömürü olur mu? Kahvede oyunu kaybedenin hesabı ödemesi de kumar
değildir. Bu dostane bir ilişkidir. Oyuna heyecan katmak için konulmuş sembolik
bir şey. Burada arkadaşların birbirini sömürmesi söz konusu değil. Kahve
kültürünü biraz bilirim. Azıcık adrenaline, rekabet ruhuna ihtiyaç vardır.
Ayrıca halı sahaya sen de bir ücret ödüyorsun. Ben bunların dindarlık gösterişi
olduğu kanaatindeyim. Ali Şeriati’nin deyimiyle “dine karşı din”, çünkü din
üzerinden bir sömürüde bulunuyorlar. Futbol karşıtlığı üzerinden dindarlık
görüntüsü verip kitlelerini konsolide etmeye çalışıyorlar.
Bazı
hocaların, mesela aralarında İhsan Şenocak ve Alparslan Kuytul falan da var, futbola
net bir şekilde haram diyemezlerken satranca haram dediklerini görüyorum.
O daha vahim bir şey! Bu
tür arkadaşlar ‘rivayet köleleri’dir. Bir kitapta gördükleri rivayeti akla
uygun mu, Peygamber bunu söylemiş olabilir mi demeden, hiç araştırmadan kölecesine
kabul ederler. Ben de lise son sınıfta Gazali okudum. Bir kişi satranç veya
tavla oynadıktan sonra aptes alıp namaz kılarsa, domuz etiyle ve kanıyla aptes
almış gibidir falan, bunlar uydurma rivayetler… Biz de saf saf bunları doğru
kabul ettik. Tavla, domino, kağıt oyunu bile matematiktir. Zihni geliştiren
şeylerdir. Erken dönemde bir dindar insan tipolojisi var. Ancak bu Orta Çağ
insanı tipolojisidir. Örneğin yürürken yemek yemek insanın dindarlığına aykırı
görülmüş. Ben bunlara yerli ve milli IŞİD’çiler diyorum. Çünkü IŞİD’in de
kaynağı rivayetler.
Bir
futbol taraftarının maç esnasında fazla heyecanlanması, bağırması, küfretmesi,
tuttuğu takım gol attığında cenneti kazanmış gibi sevinmesi de kimine göre
günah… O nedenle futbolseverlikle, taraftarlığı ayıran bir görüş de var. Buna
göre futbol izlemek günah değil ama takım tutmak günah, çünkü bu fanatizm ilk
aşaması… Sizce takım tutmak yanlış bir şey midir?
Bu hocalarımıza şunu da
sormamız lazım. Peki parti tutmak için de aynı şeyi söyleyebiliyor musunuz? Eğer
söyleyebiliyorsa ben onlara saygı duyarım. Mezhep fanatizmi konusunda aynı şeyi
söyleyebilirler mi? Hiç sanmam.
Tavla, satranç vb.
sporlar konusunda klasik Orta Çağ ulemasının yorumu şudur: İnsanı ibadetinden
alıkoyuyor. Ama bir insanı ibadetten yalnız tavla, satranç ya da futbol
alıkoymaz ki. Söz gelimi ticaret de alıkoyar… Ama burada yapılmak istenen şey,
söz konusu hususlardan bazılarını ayırıp şeytanlaştırmaktır. Bu konuda yazan
çizen tek kişi Mısırlı felsefeci Hasan Hanefi’dir. Burada günah kavramı tam
açıklayıcı değil. Başka kavramlar geliştirmek gerekir. Fanatizm futbola özgü
bir kavram değil.
Futbolun
kendisine değil, kötüye kullanımına yönelik eleştiride bulunuyorsunuz.
Gayet tabii. Her şey
kötüye kullanılabilir.
Kadri
Mısıroğlu bir vaazında “Futbol Yahudi icadıdır. Yahudi’nin Avrupa dünyasına bir
kazığıdır ki, Pazar günü kiliseye gitmesin de boş işle meşgul olsun” demiş.
Varsayalım öyle… Ama
futbol öyle bir hale geldi ki, hayatın tamamını etkileyecek kadar, hatta bazı
maçlarda durduracak noktaya geliyor. Kökeni öyle olsa bile bugün futbolun
küresel bir olgu olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. Çağdaş bir olgu olarak
futbol fenomenini tespit etmeniz gerekir. Siz bunu söylediğinizde insanlar
futboldan vazgeçmez. Futbol maçları her zaman dini günlere de denk gelmiyor.
Her şeyi Yahudiye fatura etmek Müslüman kesimin en temel takıntısıdır.
Müslümanlar çağın meydan okumasına cevap veremiyorlar ve maalesef her şeyi Yahudiye
havale etme kolaycılığına yöneliyorlar. Ama bu bahsettiğiniz isim de dahil
olmak üzere hiçbiri iktidarın İsrail’le ilişkisi konusunda tek kelime
edememişlerdir. Şu an Türkiye’nin siyonist İsrail’le ilişkileri zirve yapmış
düzeydedir. Kudüs’teki zulümlere karşılık tek bir ticari anlaşmayı bile bu
iktidar iptal edemedi.
Cüppeli
Ahmet Hoca diyor ki, gol sevincinde şükür secdesi yapmak doğru değil. Zira
futbolcunun secdesini kabeye doğru yapması gerekir. Rastgele secde olmaz. Böyle
bir şey var mı?
Ya kendileri bunları uyduruyorlar
ya da Orta Çağ’da yazılmış fıkıh kitaplarında yapılan yorumlar... Secdeye
gelince, bunların cahillikleri daha da ortaya çıkıyor. İki türlü secde var:
Biri namaz secdesi, bir de saygı secdesi… Şükür secdesi de saygı secdesi
gibidir, yani kişi dille ifade ettiği şükrü beden diliyle de güçlendirmek
istiyor, hiçbir manisi yok. Ama ben futbolculuk ruhu açısından yaklaşıyorum.
Her futbolcu dininin jestlerini, sembolleri kullanma cihetine giderse spora
politika karıştığı gibi din mezhep ayrımları da karışmış olur. İleride bu çok
büyük çatışmalara neden olabilir.
Bazı
Müslüman futbolcular maçlardan önce el açıp dua ediyorlar mesela…
Yani bunlar sporun
centilmenlik ruhuna pek uymuyor. Çünkü belki onun tribündeki seyircisi aynı
inançta değil. Futbolcu ateist ise ne olacak? Allah yoktur diye bağırdığını
düşünelim, olay çıkar o zaman da… Bu da gösteriş dindarlığına girebilir… Ama
şükür secdesinde sakınca yok, çünkü kıble yalnızca namaz içindir. O da
Müslümanlar arasındaki ama birliği sağlamak içindir. Normalde kabe bir taştır.
Kutsallığı da yoktur. Yeri önemlidir. Bunlar zurnanın son deliği
diyebileceğimiz konular. Ama bunlarla toplumu kontrol etme taktikleri
uyguluyorlar. Toplumumuzda hala kitabi kültüre geçemediği için hala hacıdan
hocadan çevreden sözlü kültürle yetiştiği için bu sonuçlar kaçınılmaz. Burada
en büyük görev Diyanet İşleri Başkanlığı’na düşüyor.
Henüz
konuşmadım, en son onlarla konuşmayı düşünüyorum.
Diyanet birçok konuda
sizi şaşırtan cevaplar da verebilir, tarikat – cemaat yapılarına yakın cevaplar
da verebilir, arayı bulan cevaplar da verebilir. Fakat cepheden tavır
alabileceklerini sanmıyorum. İlahiyat fakülteleri akademik çalışmalar yapar ama
bunların sonuçlarının topluma aktarılması Diyanet’in görevidir. Ne var ki onlar
da çözümün kaynağı olacaklarına gırtlağa kadar politize olmaları nedeniyle sorunun
kaynağı durumundalar. Maalesef birçok insan onların yanlış uygulamaları yüzünden
dinden soğumuş durumda...
Bir
Müslüman futbolcunun ambleminde haç işareti bulunan bir kulübün formasını
giymesi günah mıdır? Yahut o formada bir bahis şirketinin reklamı varsa?
Hristiyanlığı sembolize
ediyorsa öyle bir şeyi giymesi doğru değil. Ama mesela Barcelona’nın formasında
var mı, bilmiyorum ama…
Var.
O formanın, amblemin göze
batan hakim unsuru değil. Onu giymiş olmakla bir Hristiyan cemaatine mensup
olduğunu belirtmiş olmuyor. Sadece Barcelona takımının oyuncusu olduğunu
göstermiş oluyor. Boydan boya haç işaretli bir forma giymesi Müslümanlar açısından
biraz daha rencide edici olabilir. Fakat mesela İsviçre pasaportu taşıyan bir
Müslüman o haçı taşımak zorundadır. Burada haç dini anlamını yitirmiş, sadece
şekil haline gelmiştir. Vatikan Kilisesi’nin sembolü gibi görmek doğru değil. Futbol
kulüplerin yönetenlerin çoğu seküler insanlardır. Biraz daha esnek bakabiliriz.
Haram
mı, mekruh mu tartışmaları arasında “malayani” tespiti de çok yapılıyor.
Futbolun toplumsal bir fayda üretmediğinden, bu nedenle ondan yüz çevrilmesi
gerektiğinden bahsediliyor. Bir hoca da “Allah boş işten o kadar rahatsız olur
ki, cennette içki bile var; şarap olacak, kadın olacak ama futbol olmayacak”
demiş. Ne diyorsunuz hocam, cennette futbol olmayacak mı?
Bunlar tamamen afaki,
kafadan atma şeyler. Bu dünyada Allah’ın istikameti doğrultusunda yaşarsan öbür
dünyada her istediğini yapabileceğin şekilde yaşayacaksın. Cennette futbol
olmayacak demek, haşa Allah’lık taslamak demektir. Çünkü Allah’ın ya da
peygamberin futbol olmayacak yönünde bir açıklaması yok.
Yalnız burada şuna dikkat
çekmek lazım: müzik, tavla, satranç, futbol vs. bunlarla ilgili ulema neden
katı davranıyor? Sebebi şu: aslında dayanaklarının çürük olduğunu kendileri de
biliyor. Fakat cemaati yönlendirmeyi beceremedikleri için korkutarak kontrol
altına almaya çalışıyorlar. Fakat bu üslupla insanları ikna etmeleri mümkün
değil. Zihinsel yapı itibariyle hala Orta Çağ’da yaşayan insanlar oldukları
için bunların dönemi kapanıyor. Dini bilgi din adamlarının tekelinden çıktı.
İletişim teknolojileri sayesinde her türlü bilgiye ulaşım inanılmaz yaygınlaştı
ve ulema sınıfı da tamamen devre dışı kaldı. Zaten son 100 yıldaki İslami
hareketlerin tamamı ulemadan olmayan Müslüman entelektüellerin öncülük ettiği
hareketler… Fetva verenlerin devri kapandı. Bunlar son çırpınışlar. Gelecek
dönemde sarıklı cüppeli hocalar ortadan kalkacak. Bu deizm ateizm tartışmaları
da tam da bu sebepten… Deizm yasakçı baskıcı kesimlere tepki olarak yaygınlaşıyor.
Hocam
hangi takımı tutuyorsunuz?
Küçüklüğümde
çikolatalardan futbolcu resimleri çıkardı. Onları toplardım. Ben Manisalıyım.
Manisaspor’un birkaç maçına gittim. Futbol oynamayı severim. Arkadaşlarımla
fırsat buldukça oynuyorum. En çok da torunumla oynuyorum. Zihnimde en çok iz
bırakan futbolcu Metin Oktay’dır. Artistlerden Ayhan Işık, hanımlardan Belgin
Doruk, futbolculardan Metin Oktay, biraz da Lefter… Ama kendimi özellikle Metin
Oktay’a yakın hissediyorum.
Ama
Galatasaraylıyım demiyorsunuz.
Yok. Göztepe’yi de
severim. Ama torunum söz konusu olduğunda Beşiktaşlı oluyorum. Serde
Anadoluculuk da var. Trabzonspor 1. Lig’e çıktığında çok sevinmiştim. İstanbul
takımlarının tekelinin kırılmasını desteklemiştim.