12 Temmuz 2013 Cuma

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Merkez Yürütme Kurulu’na





Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Merkez Yürütme Kurulu’na





Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin 10 Temmuz tarihli “zorunlu açıklama”sı kamuoyunun malumudur.

Bu açıklama, beni hedef almakta ve töhmet altında bırakmaktadır.





Bu bir açıklama değil, bir itibarsızlaştırmadır.

Psikolojik durumum gerekçe olarak gösterilmiştir.

Bana karşı şiddet kullanılmasına ilişkin hiçbir olumsuz ifade kullanılmamıştır.

Partinin “irade ve tasvip hakkına” vurgu yapılması, parti metnini otoriterleştirmiştir.

Metnin ruhu, YSGP’nin kendi üyesinin aleyhinde tutum takındığını göstermektedir.

Bu tutum, beni kendi ihracıma zorlama ya da istifa kararına teşvik etme anlamını taşır.

Bu metin, kötü niyetlidir!

Bu metin, YSGP’nin “toplumun bilgilenme hakkından duyduğu rahatsızlığı” ima eder. 

Bu metin, mağdurun hakkını hukukunu değil, parti ilişkilerini ve menfaatlerini esas almıştır.

Bu metin, sözkonusu şiddetin kamuoyuna açıklanması görüşünü savunan parti üyelerinin iradesini çiğnemiştir.

Ayrıca metinde kendi adımı kullanmadığıma ilişkin anlamsız bir ithamla karşı karşıyayım.




YSGP MYK’sını aşağıdaki bilgi kirliliğini düzeltmeye çağırıyorum.


Yeşiller/Sol parti mail grubuna, Yeşiller/Sol’un ya da İHD’nin SDP’nin benden özür dilemesine aracılık ettiğine ilişkin somut-net bir bilgi ulaştırılmamıştır.

Yeşiller/Sol parti mail grubunun bildiği üzere, SDP’liler benimle tesadüfen karşılaştılar. Benimle tesadüfen karşılaşmış SDP’liler, Yeşiller/Sol’un katılmadığı bir ortamda benden özür dilediler.


Yeşiller/Sol, beni bekletmek, beklentilerimi ertelemek dışında “gerçek bir şey” yapmadı.


Üstelik  20 gündür yaşadıklarımın basına sızmaması için baskı altında tutuluyorum.
Metinde üstü kapalı olarak şahsıma yöneltilmiş “Gezi Parkı’nın itibarsızlaştırıcısı”, “AKP komplosunun oyuncağı” suçlamalarını AYNEN İADE EDERİM!





Burada hakkımda oluşturulmak istenen “hükümetin politik argümanı” intibasına cevap olarak birkaç açıklama yapmak durumundayım.

1)     Taksim Dayanışması’nın hataları, hükümeti kurtarmaz.


2)     Taksim Dayanışması bir siyasi parti değildir. Bir hiyerarşisi, organik bütünlüğü yoktur. Darbe hazırlama disiplinine sahip değildir.


3)     Polis, altı insanı öldürmüş, binlercesini yaralamıştır. Hiçbir gösterici şiddeti, polis şiddetini karşılamaz. Buna benimkisi dahildir…


4)     Polis, SDP binasını barbarca basmıştır. Kapalı ortamda aşırı gaz kullanmıştır. Gözaltında işkence yapmıştır. Benim mağduriyetim, SDP’nin mağduriyetleri karşısında küçücüktür.


Bununla birlikte, sinek de küçüktür ama mide bulandırır.


Benim midem şiddeti kaldırmıyordu, konuştum.


SDP’lilerin beni tartakladığı gün 10 Haziran, özür diledikleri gün 26 Haziran’dır. Buradan, doğal olarak, “YSGP’nin 16 gün boyunca neden konuşmadığı” sorusu doğacaktır. Bu soru, kamuoyu tarafından, bütün parti üyelerine sorulacaktır!


Parti, bütün ısrarlarıma rağmen, 10 Temmuz’a kadar konuşmamış ve beni tek başıma konuşmak durumunda bırakmıştır.


Bu nedenle özgürlükçü sol bir partinin, bir üyesinin kişisel sosyal medya hesabından paylaştığı düşüncelerine kurumsal olarak müdahil olması anlaşılır şey değildir.





Sonuç olarak,

Yeşiller/Sol’un onuruma verdiği zarar, SDP’nin vücuduma verdiği zarardan ağırdır.
SDP’nin bana karşı bir kez daha şiddet kullanması durumunda bunun sorumlusu Yeşiller/Sol olacaktır.


SDP’nin özür dilemesi ya da Alper Budka’nın SDP’nin özürünü kabul etmesi, Yeşiller/Sol’un SDP’nin bir siyasi parti kararı olarak kullandığı şiddeti eleştirmesi gerektiği gerçeğini değiştirmez, Yeşiller/Sol’un kamusal sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Yeşiller/Sol MYK’sının absürd metni, başarısız bir saptırma çabası olarak değerlendirilir…


Yeşiller/Sol, şiddete mesafe almış bir sol parti olarak bilinmekteydi. Gezi Parkı protestoları, 

Yeşiller/Sol’un barışçıl sol kimliğini ispatlaması için bir fırsattı. Maalesef, Yeşiller/Sol bu anlamda sınıfta kaldı. Özellikle parti içindeki kimi isimlerin, kapalı ortamlarda şahsım için “itirafçı” vb. ifadeler kullanması, partinin geleceği bakımından kaygı uyandırıyor…


Buna rağmen, partinin oluşum sürecini tamamladıktan sonra başka türlü davranacağı konusunda umutsuz değilim.




Kaygılarımla.