80’lerde 90’larda
futbol oynamanın haram olduğunu düşünenler vardı. Hz. Hüseyin’i Kerbala’da
öldürenlerin onun kesik başıyla top oynadığını söylüyorlardı. Belki siz de
duymuşsunuzdur. Galiba hiçbir ilahiyatçı bu fikre katılmıyor. Bu bir hurafe
midir? Eğer öyleyse bu düşüncenin, bu tutumun nedeni, kaynağı ne
olabilir?
O bir söylenti. Hz. Ali ve çocuklarının şahadeti üzerinden bir
çok söylentiler çıkartıldı. Belki bu söylenti de bir taassup eseri de olabilir,
insanları futboldan caydırmak için uydurulmuş da olabilir. Bu ifade futbolun
meşru olduğu anlamına da gelmez.
Bu
söylenti eskisi kadar yaygın değil ama belki başka nedenlerle kafası karışık
olanlar var. You Tube, vaizlerin “futbol oynamak günah mı” sorusunu cevapladığı
videolarla dolu… Öte yandan futbola ilgi son 20-30 yılda oldukça arttı, giderek
artıyor. Hatta bazı cemaatlerde, vakıf – kurs vb. küçük gruplarda gençleri
kaynaştırmak için, kötü alışkanlıklardan uzak tutmak için halı saha turnuvaları
düzenleniyor. Muhafazakarlar futbolfobilerini nasıl aştılar? Ya da aştılar mı?
Futbolfobi diye bir şey yok. Futbol bana göre de sağlıksız bir
spordur. Spor yapılır, oynanmaz. Kaldı ki, her spor da sağlıklı olmadığı gibi
ahlaki de değildir. Mesela boks... İnsanların kafasına öyle vahşice vurulmaz. Bu
haramdır. Alzheimer sebebidir. Muhammed Ali de aynı hastalığa yakalandı. Böyle
deyince ‘boksfobi’ mi oluyor? Futbolda da benzer bir durum var, o hızla gelen
topa kafa vuramazsınız. Ya da amatör olarak futbol oynayan birçok kişinin menüsküsü
yırtılıyor. Şehir merkezindeki yol kenarındaki yeşil sahalarda insanlar spor
yapıyor diye oksijen soluyorlar. Bu iş eski gladyatörlerin yaptıklarının
hafifletilmiş şekli ya da boğa güreşçilerinin yaptıkları gibi bir şey. Adrenalin,
şiddet, vahşi bir rekabet ve öfke patlaması yaşanıyor. Centilmenlik filan hak
getire!.. Palalarla dolaşıyorlar. Holiganlaşıyorlar, küfürleşiyorlar. Bir yanı
ile kumar... Bu alana yatırım yapanlar da yanılıyorlar. Müthiş bir aidiyet
duygusu ve egoizm aşılıyorlar. Bu da mikro faşizme zemin oluşturuyor.
Taraftarlık psikolojisinin kural tanımazlığı ahlakilik ilkesinin de
kaybolmasına sebep oluyor.
Erdoğan’ın
da eski bir futbolcu olmasının etkisi var mı? Çünkü onun futbolculuğuna da
babası şortun boyu yüzünden karşı çıkmış.
Tabii dindarlar açsısından her zaman bir ‘setrül avret’ sorunu
oluşturdu. Erkeklerde de örtünme şekli var İslami açıdan... Ama tek sebep o
değil. Tabii birileri bu işi meşrulaştırmak için bir takım sembol örnekler
üzerinden, kendini aklamak adına onu emsal göstereceklerdir.
Milli
Gazete’ye spor sayfası ilk kez 1984’ten sonra, Fehmi Koru’nun genel yayın
yönetmenliği döneminde eklenmiş. O dönem cami cemaati arasında homurdanmalara
neden olmuş. Siz böyle bir şey hatırlıyor musunuz?
Evet, benim gözümde spor (idman değil) malayani bir iştir.
İslami ve ahlaki değildir bu şekli ile... Daha sonra halk istiyor diye spor
gazetesi kondu, şortlu resim yayınlanmadı başlangıçta ama şimdi her şey daha
light!
Futbol
öyle bir şey ki, hiçbir hoca buna ne tam helaldir diyebiliyor, ne de haramdır
diyebiliyor. Ekseriyeti “haram değildir ama” diyor ve bir takım sakıncalarını
sıralıyor. Hocaların futbola cepheden karşı çıkamadıklarını, hatta futbolu
fıkha uydurmaya çalıştıklarını görüyorum. İtirazlar kabaca üçe ayrılıyor, 1-
Tağutun endüstrileşmiş ve kitleselleşmiş futbolu araçsallaştırması, 2- Futbolun
bahis sektörüyle iç içe geçmiş oluşu 3- Tesettür konusu… Bazı fetvalarda
daha ileri gidilmiş, futbol oynayanın da, izleyenin de günaha girdiği
söylenmiş. Size göre futbol oynamak günah mı?
Bir şey yanlışsa, oraya ayrılan kaynak israfsa, onu yapmak da,
destek olmak da, bu haksızlık karşısında susmak da suça iştirak, yardım ve
yataklık yapmak anlamına gelir. Bana göre bu gün özellikle o futbol salonlarına
yapılan yatırım israftır ve israf da haramdır.
Bir yandan bunlar olurken bir yandan da proje okulları arasında ‘Spor
İmam Hatibi’ de katıldı. Allah akıl-fikir versin ne diyeyim… Bir futbolcu imam
eksikti, o da olacak artık…
Haram
mı, mekruh mu tartışmaları arasında “malayani” tespiti de çok yapılıyor.
Futbolun toplumsal bir fayda üretmediğinden, bu nedenle ondan yüz çevrilmesi
gerektiğinden bahsediliyor. Siz katılıyor musunuz bu düşünceye?
Evet.
Futbolun
içinde bahis var, yani bir tür kumar var, şike var, mafya var, kara para
aklanıyor. Tüm bunların futbolu artık bir spor olmaktan çıkardığı vurgulanıyor.
Bazı hocalar endüstriyel - amatör futbol ayrımı yapmışlar. Birine haram,
öbürüne helal demişler, böyle bir ayrım yapılabilir mi?
Somut olay üzerinden bakmak gerek fıkhi bir değerlendirmede
bulunmak için... Genel çerçevede bakışımı söyledim. Evet israf, evet
malayani, işin içinde kumar da var, şike de, kara para da var, holiganizm
de var. Küfürleşme, tehditler, çatışma da var, mafia da var, batıl anlamda yok
yok! Amatörler arasında bu işler daha az olsa da büyüyünce gidecekleri yer
belli… Sonu belli olan işin başındaki masumiyet aldatıcıdır. Sağlıksız bir iş
ve bu iş artık bir sektör... Siesta, fiesta, futbol üçlemesi önemli, Salazar’ın...
Kitleleri uyutmak için şehir ölçeğinde beşik!
Kadri
Mısıroğlu bir vaazında “Futbol Yahudi icadıdır. Yahudi’nin Avrupa dünyasına bir
kazığıdır ki, pazar günü kiliseye gitmesin de boş işle meşgul olsun” demiş.
Devamında “Ama artık geçti, bunu Yahudi de önleyemez” diyor. Satır aralarında
Müslüman da engelleyemez diyor sanki. Mısıroğlu’nu kastetmiyorum, ondan
bahsetmek istemiyorum ama futbol dünyaya hükmetmek isteyen Siyonistlerin
projesi mi? Büyük İsrail Projesi’ni kurmak isteyenler mi bize top oynattırıyor?
Kimin projesi olduğunun ne önemi var? Benim projem de olsa
yanlış. İlle de siyonistlerin işi olması gerekmiyor. İlla birinin işi
olmasından yola çıkacaksanız, tütün nasıl şeytan otu ise, futbol da bu hali ile
şeytan işi...
Şort en
çok altı çizilen husus… Uzun ve bol olmalı, avreti kapatmalı deniyor. Belki
tayt bir çözüm olabilir ama o da bacağa yapışıyor ve hatları gösteriyor. Ayrıca
mesela İhsan Şenocak diyor ki, senin şortun uzun olsa da diğer oyunculardan birininki
kısaysa yine günaha girdin demektir… 70’lerde şortların boyu epey kısalmıştı
ama 90’ların ortalarından itibaren tekrar uzadı. Bu da üzerinde durulması
gereken bir konu mu size göre?
Bu konudan daha önemli, daha öncelikli konular da var. Bu konu
sadece futbolla da sınırlı değil. Bütün sahiller neyle dolu. Kaldı ki, erkeğin
setrül avreti konusunda farklı içtihatlar da bulursunuz. İsterseniz Zekeriya
Beyaz, Yaşar Nurigillerin izinden giden, herkese, her şeye cevaz veren bir sürü
“dinci”, “ilahçı” da bulabilirsiniz!
Bir
Müslüman futbolcunun ambleminde haç işareti bulunan bir kulübün formasını
giymesi günah mıdır? Yahut o formada bir bahis şirketinin reklamı varsa?
Yaptığınız ve yapmanız gerekirken yapmadığınız, söylediğiniz ve
söylemeniz gerekirken söylemediğiniz her şeyden hesaba çekileceksiniz. Bu sadece
futbola has bir durum değil, hayatın bütün alanları ile ilgili… Yaptığınız iş
kimin işine yarıyor ve kim o işten ne anlıyor, ona bakmalısınız.
Futbolun
bir put olduğunu, dine dönüştüğünü, cami cemaatinin sayısını azalttığını
söyleyenler de var. Böyle bir şey gözlemlediniz mi?
Her şey put olabilir. Hâşâ Allah adına put dikenler de oldu, peygamberini
putlaştıran da... Parti lideri, örgüt lideri, şeyh, para, kadın, makam, kabile,
ırk, her şey put olabilir. Cami cemaatinin azalması doğrudan futbol yüzünden
değil ama dolaylı olarak bir çok şey bunu etkiler. Ama teravih namazını maça
yetiştirmek için hızlı kıldıran jet imamlar oldu, belki hala da varlardır.
Milli takım bahanesi ile takımına dua eden, kale direğine üfleyeni de gördük. :
)
Bir
futbol taraftarının maç esnasında fazla heyecanlanması, bağırması, küfretmesi,
tuttuğu takım gol attığında cenneti kazanmış gibi sevinmesi de kimine göre
günah… O nedenle futbolseverlikle, taraftarlığı ayıran bir görüş de var. Buna
göre futbol izlemek günah değil ama takım tutmak günah, çünkü bu fanatizm ilk
aşaması… Bu fikre katılıyor musunuz? Takım tutmak haram mıdır?
İzleyen, oynayan, o işi yöneten, o işe destek verenler her kimse,
Allah onların kalplerinden ve akıllarından geçenleri, onların bu işleri niçin
yaptıklarını, kimlerle ne pazarlıklar yaptıklarını biliyordur. O transfer
paraları nerelere gidiyor, bu kaynakların vergileri nasıl sümen altı ediliyor,
bunların hepsini gören, duyan, bilen bir Allah var. Herkesin yaptığının ve
yapması gerekirken yapmadığının hesabını vereceği bir gün var!
Bazı
hocaların, mesela aralarında İhsan Şenocak, Alparslan Kuytul falan da var,
belki dahası da vardır, hepsini bilemiyorum, futbola net bir şekilde haram
diyemezlerken satranca haram dediklerini gördüm. Öte yandan bir hadiste geçtiği
için güreşi tavsiye ettiklerini gördüm. At binmeye, ok atmaya ve yüzmeye de
sünnettir diyorlar. Ama yağlı güreşi avret kapalı olduğundan tavsiye eden
hocalar, profesyonel güreşi streç mayo nedeniyle haram görüyorlar. Oysa
biliyorsunuz yağlı güreşte rakibini kıspetten tutarken avret yerine temas
ediyorsun... Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?
Fıkhın çizdiği çerçeve belli. Kibir, gurur için de yapsan
güreşi o da günah olur. Fal için ok atsan o da günah olur. Bunun dışından
tartışmalar biraz da dini polemik konusu yapan tartışmalardır.
Cüppeli
Ahmet Hoca diyor ki, gol sevincinde şükür secdesi yapmak doğru değil. Zira
futbolcunun secdesini Kabe’ye doğru yapması gerekir. Rastgele secde olmaz. Buna
ne diyorsunuz?
-:( Ne diyebilirim ki, batıl bir iş yapıyorsanız, kıbleye dönüp
secde etseniz ne olur, etmeseniz ne olur? Bu genelev açılında kurban kesmeye
benziyor. Şarabı besmeleyle çekip üç yudumda içmek diye bir sünnet yok. Bu
seviyede bir tartışma edep sınırlarının dışına çıkar.
Dilipak’ın “son birkaç söz” diyerek
söyleşinin sonuna eklediği not:
Bir araştırmacının dediği gibi “Spor, önce siyasal ideoloji
tarafından kendi iktidarının meşruiyeti için kullanılmış ve bir nevi propaganda
aracı haline getirilmiştir. Bunun en uç örneği Hitler Almanya’sı, Franco
İspanya’sı ve Salazar’ın Portekiz’idir. Spor, özellikle de futbol, Latin
Amerika ülkelerinde iktidarı ele geçiren askeri iktidarların en sık başvurduğu
alandır. 1978 Dünya kupası, Arjantin’deki askeri darbenin etkilerinin
hafifletilmesinde, askeri iktidarın dünya kamuoyundaki imajının düzeltilmesinde
kullanılmıştır. Türkiye’de de 12 Eylül 1980 sonrasında futbol, gençleri
terörden ve her türlü zararlı alışkanlıklardan uzaklaştırmak için
kullanılmıştır. Sporun siyasileşmesi daha sonraki dönemlerde de sürmüş ancak
sporun, ekonomik sosyal sistemin olmazsa olmazlarından birisi haline dönüşmesi
ile ideolojik etkisini farklı bir kulvarda sürdürmeye başlamıştır...” Spor,
politikacılar tarafından ideolojik sebeplerle kitleleri yanında tutmak için bir
manipülasyon aracı olarak da kullanmaktadır. “Spor Bakanlığı” diye bir bakanlık
da var. Yani bu iş teşvik edilen, himaye gören bir devlet politikasıymış gibi
takdim edilmektedir. Bu anlamda emperyal bir komplo ile karşı karşıyayız. Çünkü
bu oyun uluslararası örgütler gözetiminde uluslararası derinliği olan bir iş
olarak öne çıkartılmaktadır. Milli maçlar, yerel ve bölgesel karşılaşmalar bu
anlamda uluslararası sistemin gözetiminde bir iş olarak medyanın da desteğinde,
“ıslah hareketi” olarak gösterilen bir ifsat politikası olarak öne
çıkartılmaktadır. Yaygın sporların tatmin etmediği adrenalin bağımlıları için pankreas
güreşleri gibi daha ileri vahşet gösterilerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bir
yandan futbol, öte yandan spor toto, futbolcuların özel hayatlarının magazin
dünyasındaki aktarımları, hepsi bir arada düşünüldüğünde uluslararası dev bir
“malayani endüstrisi” ile karşı karşıya olduğumuz anlaşılmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder