30 Mayıs 2020 Cumartesi

Futbol ve İslam röportajları (3) - Abdurrahman Dilipak


Gazete Duvar için hazırladığım "Futbol oynamak günah mıdır ?" başlıklı dosya haber için beş isimden görüş almıştım. Bunlardan bazılarıyla bir saatten fazla görüştüm, maalesef hepsine haberde yer veremedim. Deşifrelerin tam halini paylaşıyorum. (Bu söyleşi e-mail üzerinden yapılmıştır)



https://www.gazeteduvar.com.tr/spor/2020/05/26/futbol-oynamak-gunah-midir/


80’lerde 90’larda futbol oynamanın haram olduğunu düşünenler vardı. Hz. Hüseyin’i Kerbala’da öldürenlerin onun kesik başıyla top oynadığını söylüyorlardı. Belki siz de duymuşsunuzdur. Galiba hiçbir ilahiyatçı bu fikre katılmıyor. Bu bir hurafe midir? Eğer öyleyse bu düşüncenin, bu tutumun nedeni, kaynağı ne olabilir? 

O bir söylenti. Hz. Ali ve çocuklarının şahadeti üzerinden bir çok söylentiler çıkartıldı. Belki bu söylenti de bir taassup eseri de olabilir, insanları futboldan caydırmak için uydurulmuş da olabilir. Bu ifade futbolun meşru olduğu anlamına da gelmez.

Bu söylenti eskisi kadar yaygın değil ama belki başka nedenlerle kafası karışık olanlar var. You Tube, vaizlerin “futbol oynamak günah mı” sorusunu cevapladığı videolarla dolu… Öte yandan futbola ilgi son 20-30 yılda oldukça arttı, giderek artıyor. Hatta bazı cemaatlerde, vakıf – kurs vb. küçük gruplarda gençleri kaynaştırmak için, kötü alışkanlıklardan uzak tutmak için halı saha turnuvaları düzenleniyor. Muhafazakarlar futbolfobilerini nasıl aştılar? Ya da aştılar mı?

Futbolfobi diye bir şey yok. Futbol bana göre de sağlıksız bir spordur. Spor yapılır, oynanmaz. Kaldı ki, her spor da sağlıklı olmadığı gibi ahlaki de değildir. Mesela boks... İnsanların kafasına öyle vahşice vurulmaz. Bu haramdır. Alzheimer sebebidir. Muhammed Ali de aynı hastalığa yakalandı. Böyle deyince ‘boksfobi’ mi oluyor? Futbolda da benzer bir durum var, o hızla gelen topa kafa vuramazsınız. Ya da amatör olarak futbol oynayan birçok kişinin menüsküsü yırtılıyor. Şehir merkezindeki yol kenarındaki yeşil sahalarda insanlar spor yapıyor diye oksijen soluyorlar. Bu iş eski gladyatörlerin yaptıklarının hafifletilmiş şekli ya da boğa güreşçilerinin yaptıkları gibi bir şey. Adrenalin, şiddet, vahşi bir rekabet ve öfke patlaması yaşanıyor. Centilmenlik filan hak getire!.. Palalarla dolaşıyorlar. Holiganlaşıyorlar, küfürleşiyorlar. Bir yanı ile kumar... Bu alana yatırım yapanlar da yanılıyorlar. Müthiş bir aidiyet duygusu ve egoizm aşılıyorlar. Bu da mikro faşizme zemin oluşturuyor. Taraftarlık psikolojisinin kural tanımazlığı ahlakilik ilkesinin de kaybolmasına sebep oluyor.

Erdoğan’ın da eski bir futbolcu olmasının etkisi var mı? Çünkü onun futbolculuğuna da babası şortun boyu yüzünden karşı çıkmış. 

Tabii dindarlar açsısından her zaman bir ‘setrül avret’ sorunu oluşturdu. Erkeklerde de örtünme şekli var İslami açıdan... Ama tek sebep o değil. Tabii birileri bu işi meşrulaştırmak için bir takım sembol örnekler üzerinden, kendini aklamak adına onu emsal göstereceklerdir.

Milli Gazete’ye spor sayfası ilk kez 1984’ten sonra, Fehmi Koru’nun genel yayın yönetmenliği döneminde eklenmiş. O dönem cami cemaati arasında homurdanmalara neden olmuş. Siz böyle bir şey hatırlıyor musunuz?

Evet, benim gözümde spor (idman değil) malayani bir iştir. İslami ve ahlaki değildir bu şekli ile... Daha sonra halk istiyor diye spor gazetesi kondu, şortlu resim yayınlanmadı başlangıçta ama şimdi her şey daha light!

Futbol öyle bir şey ki, hiçbir hoca buna ne tam helaldir diyebiliyor, ne de haramdır diyebiliyor. Ekseriyeti “haram değildir ama” diyor ve bir takım sakıncalarını sıralıyor. Hocaların futbola cepheden karşı çıkamadıklarını, hatta futbolu fıkha uydurmaya çalıştıklarını görüyorum. İtirazlar kabaca üçe ayrılıyor, 1- Tağutun endüstrileşmiş ve kitleselleşmiş futbolu araçsallaştırması, 2- Futbolun bahis sektörüyle iç içe geçmiş oluşu 3- Tesettür konusu…  Bazı fetvalarda daha ileri gidilmiş, futbol oynayanın da, izleyenin de günaha girdiği söylenmiş. Size göre futbol oynamak günah mı? 

Bir şey yanlışsa, oraya ayrılan kaynak israfsa, onu yapmak da, destek olmak da, bu haksızlık karşısında susmak da suça iştirak, yardım ve yataklık yapmak anlamına gelir. Bana göre bu gün özellikle o futbol salonlarına yapılan yatırım israftır ve israf da haramdır.

Bir yandan bunlar olurken bir yandan da proje okulları arasında ‘Spor İmam Hatibi’ de katıldı. Allah akıl-fikir versin ne diyeyim… Bir futbolcu imam eksikti, o da olacak artık…

Haram mı, mekruh mu tartışmaları arasında “malayani” tespiti de çok yapılıyor. Futbolun toplumsal bir fayda üretmediğinden, bu nedenle ondan yüz çevrilmesi gerektiğinden bahsediliyor. Siz katılıyor musunuz bu düşünceye?

Evet.

Futbolun içinde bahis var, yani bir tür kumar var, şike var, mafya var, kara para aklanıyor. Tüm bunların futbolu artık bir spor olmaktan çıkardığı vurgulanıyor. Bazı hocalar endüstriyel - amatör futbol ayrımı yapmışlar. Birine haram, öbürüne helal demişler, böyle bir ayrım yapılabilir mi?

Somut olay üzerinden bakmak gerek fıkhi bir değerlendirmede bulunmak için... Genel çerçevede bakışımı söyledim. Evet israf, evet malayani,  işin içinde kumar da var, şike de, kara para da var, holiganizm de var. Küfürleşme, tehditler, çatışma da var, mafia da var, batıl anlamda yok yok! Amatörler arasında bu işler daha az olsa da büyüyünce gidecekleri yer belli… Sonu belli olan işin başındaki masumiyet aldatıcıdır. Sağlıksız bir iş ve bu iş artık bir sektör... Siesta, fiesta, futbol üçlemesi önemli, Salazar’ın... Kitleleri uyutmak için şehir ölçeğinde beşik!

Kadri Mısıroğlu bir vaazında “Futbol Yahudi icadıdır. Yahudi’nin Avrupa dünyasına bir kazığıdır ki, pazar günü kiliseye gitmesin de boş işle meşgul olsun” demiş. Devamında “Ama artık geçti, bunu Yahudi de önleyemez” diyor. Satır aralarında Müslüman da engelleyemez diyor sanki. Mısıroğlu’nu kastetmiyorum, ondan bahsetmek istemiyorum ama futbol dünyaya hükmetmek isteyen Siyonistlerin projesi mi? Büyük İsrail Projesi’ni kurmak isteyenler mi bize top oynattırıyor?

Kimin projesi olduğunun ne önemi var? Benim projem de olsa yanlış. İlle de siyonistlerin işi olması gerekmiyor. İlla birinin işi olmasından yola çıkacaksanız, tütün nasıl şeytan otu ise, futbol da bu hali ile şeytan işi...

Şort en çok altı çizilen husus… Uzun ve bol olmalı, avreti kapatmalı deniyor. Belki tayt bir çözüm olabilir ama o da bacağa yapışıyor ve hatları gösteriyor. Ayrıca mesela İhsan Şenocak diyor ki, senin şortun uzun olsa da diğer oyunculardan birininki kısaysa yine günaha girdin demektir… 70’lerde şortların boyu epey kısalmıştı ama 90’ların ortalarından itibaren tekrar uzadı. Bu da üzerinde durulması gereken bir konu mu size göre?

Bu konudan daha önemli, daha öncelikli konular da var. Bu konu sadece futbolla da sınırlı değil. Bütün sahiller neyle dolu. Kaldı ki, erkeğin setrül avreti konusunda farklı içtihatlar da bulursunuz. İsterseniz Zekeriya Beyaz, Yaşar Nurigillerin izinden giden, herkese, her şeye cevaz veren bir sürü “dinci”, “ilahçı” da bulabilirsiniz!

Bir Müslüman futbolcunun ambleminde haç işareti bulunan bir kulübün formasını giymesi günah mıdır? Yahut o formada bir bahis şirketinin reklamı varsa?

Yaptığınız ve yapmanız gerekirken yapmadığınız, söylediğiniz ve söylemeniz gerekirken söylemediğiniz her şeyden hesaba çekileceksiniz. Bu sadece futbola has bir durum değil, hayatın bütün alanları ile ilgili… Yaptığınız iş kimin işine yarıyor ve kim o işten ne anlıyor, ona bakmalısınız.

Futbolun bir put olduğunu, dine dönüştüğünü, cami cemaatinin sayısını azalttığını söyleyenler de var. Böyle bir şey gözlemlediniz mi?

Her şey put olabilir. Hâşâ Allah adına put dikenler de oldu, peygamberini putlaştıran da... Parti lideri, örgüt lideri, şeyh, para, kadın, makam, kabile, ırk, her şey put olabilir. Cami cemaatinin azalması doğrudan futbol yüzünden değil ama dolaylı olarak bir çok şey bunu etkiler. Ama teravih namazını maça yetiştirmek için hızlı kıldıran jet imamlar oldu, belki hala da varlardır. Milli takım bahanesi ile takımına dua eden, kale direğine üfleyeni de gördük. : )

Bir futbol taraftarının maç esnasında fazla heyecanlanması, bağırması, küfretmesi, tuttuğu takım gol attığında cenneti kazanmış gibi sevinmesi de kimine göre günah… O nedenle futbolseverlikle, taraftarlığı ayıran bir görüş de var. Buna göre futbol izlemek günah değil ama takım tutmak günah, çünkü bu fanatizm ilk aşaması… Bu fikre katılıyor musunuz? Takım tutmak haram mıdır?

İzleyen, oynayan, o işi yöneten, o işe destek verenler her kimse, Allah onların kalplerinden ve akıllarından geçenleri, onların bu işleri niçin yaptıklarını, kimlerle ne pazarlıklar yaptıklarını biliyordur. O transfer paraları nerelere gidiyor, bu kaynakların vergileri nasıl sümen altı ediliyor, bunların hepsini gören, duyan, bilen bir Allah var. Herkesin yaptığının ve yapması gerekirken yapmadığının hesabını vereceği bir gün var!

Bazı hocaların, mesela aralarında İhsan Şenocak, Alparslan Kuytul falan da var, belki dahası da vardır, hepsini bilemiyorum, futbola net bir şekilde haram diyemezlerken satranca haram dediklerini gördüm. Öte yandan bir hadiste geçtiği için güreşi tavsiye ettiklerini gördüm. At binmeye, ok atmaya ve yüzmeye de sünnettir diyorlar. Ama yağlı güreşi avret kapalı olduğundan tavsiye eden hocalar, profesyonel güreşi streç mayo nedeniyle haram görüyorlar. Oysa biliyorsunuz yağlı güreşte rakibini kıspetten tutarken avret yerine temas ediyorsun... Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?

Fıkhın çizdiği çerçeve belli. Kibir, gurur için de yapsan güreşi o da günah olur. Fal için ok atsan o da günah olur. Bunun dışından tartışmalar biraz da dini polemik konusu yapan tartışmalardır.


Cüppeli Ahmet Hoca diyor ki, gol sevincinde şükür secdesi yapmak doğru değil. Zira futbolcunun secdesini Kabe’ye doğru yapması gerekir. Rastgele secde olmaz. Buna ne diyorsunuz?

-:( Ne diyebilirim ki, batıl bir iş yapıyorsanız, kıbleye dönüp secde etseniz ne olur, etmeseniz ne olur? Bu genelev açılında kurban kesmeye benziyor. Şarabı besmeleyle çekip üç yudumda içmek diye bir sünnet yok. Bu seviyede bir tartışma edep sınırlarının dışına çıkar.

Dilipak’ın “son birkaç söz” diyerek söyleşinin sonuna eklediği not: 

Bir araştırmacının dediği gibi “Spor, önce siyasal ideoloji tarafından kendi iktidarının meşruiyeti için kullanılmış ve bir nevi propaganda aracı haline getirilmiştir. Bunun en uç örneği Hitler Almanya’sı, Franco İspanya’sı ve Salazar’ın Portekiz’idir. Spor, özellikle de futbol, Latin Amerika ülkelerinde iktidarı ele geçiren askeri iktidarların en sık başvurduğu alandır. 1978 Dünya kupası, Arjantin’deki askeri darbenin etkilerinin hafifletilmesinde, askeri iktidarın dünya kamuoyundaki imajının düzeltilmesinde kullanılmıştır. Türkiye’de de 12 Eylül 1980 sonrasında futbol, gençleri terörden ve her türlü zararlı alışkanlıklardan uzaklaştırmak için kullanılmıştır. Sporun siyasileşmesi daha sonraki dönemlerde de sürmüş ancak sporun, ekonomik sosyal sistemin olmazsa olmazlarından birisi haline dönüşmesi ile ideolojik etkisini farklı bir kulvarda sürdürmeye başlamıştır...” Spor, politikacılar tarafından ideolojik sebeplerle kitleleri yanında tutmak için bir manipülasyon aracı olarak da kullanmaktadır. “Spor Bakanlığı” diye bir bakanlık da var. Yani bu iş teşvik edilen, himaye gören bir devlet politikasıymış gibi takdim edilmektedir. Bu anlamda emperyal bir komplo ile karşı karşıyayız. Çünkü bu oyun uluslararası örgütler gözetiminde uluslararası derinliği olan bir iş olarak öne çıkartılmaktadır. Milli maçlar, yerel ve bölgesel karşılaşmalar bu anlamda uluslararası sistemin gözetiminde bir iş olarak medyanın da desteğinde, “ıslah hareketi” olarak gösterilen bir ifsat politikası olarak öne çıkartılmaktadır. Yaygın sporların tatmin etmediği adrenalin bağımlıları için pankreas güreşleri gibi daha ileri vahşet gösterilerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bir yandan futbol, öte yandan spor toto, futbolcuların özel hayatlarının magazin dünyasındaki aktarımları, hepsi bir arada düşünüldüğünde uluslararası dev bir “malayani endüstrisi” ile karşı karşıya olduğumuz anlaşılmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder