5 Mayıs 2020 Salı

Futbolcu sendikası röportajları (1) - Bağış Erten



Gazete Duvar için 1 Mayıs'a özel hazırladığım dosyada sekiz isimden görüş almıştım. Bunlardan bazılarıyla iki saatten fazla görüştüm, hepsine haberde yer veremedim. Deşifrelerin tam halini paylaşıyorum. 

https://www.gazeteduvar.com.tr/spor/2020/05/01/futbolcu-somuruluyor-dovuluyor-oy-hakki-da-yok/

Biliyorsunuz Fatih Terim korona virüs salgını nedeniyle maçların seyircisiz de olsa oynatılma kararına tepki göstermişti ve futbolcuları sendikalaşmaya çağırmıştı. O çağrının ardından sendika konusu gündeme geldi. Daha
 önce de Fenerbahçe otobüsünün Trabzon’da kurşunlanması olayıyla gündeme gelmişti. Ne zaman Türkiye’de bir kriz yaşansa sendika konusu gündeme geliyor, sonra da gündemden düşüyor. Bir futbol sendikasına neden ihtiyaç var? İpin ucunu neden bırakıyoruz?

Futbolcuların işçi konumunda olduklarını fark etmeleri gerekiyor. Bir sözleşme karşılığında hizmet sunuyorlar ve gelir elde ediyorlar. Ama eğlence sektörü vb. alanlarda işçi hakları çok sömürüldüğünden ve az kazanan ile çok kazanan arasındaki fark çok büyük olduğundan bir araya gelip dayanışma gösteremiyorlar. Dediğiniz gibi, sendika konusu kriz ortamlarında gündeme geliyor ama devamı gelmiyor. Bunun için iki şey gerekli, birinci futbolcunun iradesi, belki bir önderlik; ikincisi de buna uygun mevzuat… Aslında elleri çok güçlü, yani greve gittikleri takdirde yerlerine oynayacak grev kırıcılar aynı kalitede olamıyorlar. Bu nedenle futbolcunun gücünün farkında olması, sendikanın önemini kavraması gerekiyor. Futbol sendikası taşıma suyla kurulacak bir şey değil. Futbolcuların öz iradesiyle kurulacak bir şey.

Bahsettiğiniz önderliği kim sağlayabilir? Metin Kurt’a benzer bir figür mü? Yoksa Fatih Terim’in kendisi olabilir mi?

Bir siyasi mücadelenin parçası olarak sunduğunuzda Türkiye’de herkes bundan kaçıyor. O yüzden sendikayı herkesi kapsayabilecek bir hale getirmek daha mantıklı olabilir. Bundan 10 sene evvel David Beckham’ın önderliğinde bir hareket vardı. Futbolculara emeklilik ödeneğinin azaltılması nedeniyle greve gidip 3 hafta oynamamışlardı. Benzer şeyleri NBA’de de sıklıkla görüyoruz. Açıkçası herkesin saygısını kazanmış biri daha mantıklı olabilir. Fatih Terim de fena fikir değil.

Galiba aşağıdan yukarıya doğru örgütlenmesinin zor olacağını düşünüyorsunuz?

İki nedenle, birincisi yasal mevzuat uygun değil. Hemen tepelerine biniyorlar, futbolcular çok güçsüz. Hukuk sistemi yönetenler lehine… Futbolcularla kulüpler arasındaki davalara bakan mahkemeler kulüpler lehine işliyorlar. Zaten çok uzun süre kulüplerin seçtiği yargı organları bakıyordu. 

Futbolda sendika konusunu gündeme getirdiğimizde bazıları gülüyorlar. Çünkü özellikle belli başlı futbolcular büyük paralar kazanıyorlar. Hakkını arayan futbolcu neden sevilmez? Hatta kulübüyle ihtilafa düştüğünde taraftar neden kulübün yanında olur? Bunun sebebi nedir, basit bir haset duygusu mudur? Doğal bir taraftarlık duygusu mudur? Yoksa insanımızın güçlüden yana olması mıdır? Mesela alacağı yüzünden maça idmana çıkmak istemeyen, formunu kaybeden bir futbolcu taraftara ne hissettirir?

Bu tam da milliyetçiliğin siyasetteki hakimiyet gibi… Hamaset çok güçlü bir vurgu… Kulüpler de bu duygu sömürüsünü çok iyi kullanıyorlar. İnsanlar kulüpleri sadece duygularıyla seviyorlar. Bir toplum sözleşmesi de yok aralarında devlet ve toplum arasında olduğu gibi… O yüzden duygulara hitap ettiğinizde hemen “biz – onlar” kalıbı, fedakarlık vs. gündeme gelip futbolcu ötekileştirilebiliyor. Bu duygu sömürüsünün futbolcunun kazancından daha önemli bir etken olduğunu düşünüyorum. Ben hiçbir futbolcunun, en çok kazanan dahil olmak üzere, alacak sorunu yaşamadığını düşünmüyorum. Hepsinin kariyerinde mutlaka içeride kalmış parası vardır.

Alt liglerde sözleşmeye en düşük ücret olarak asgari ücreti yazıyorlar. Ama gerçekte futbolcular asgari ücretle çalışmıyorlar. Sözlü olarak anlaşılan bedel yansımıyor çoğunlukla... İstihdam açısından da rekabet çok daha fazla. Sözleşmeler kulüplerin isteklerine göre şekilleniyor. 

Bu doğru… İşte sendika en çok burada işe yarar. Üst tabakadaki futbolcunun değil, alt seviyedekinin ücretini belirliyor. Fransa’da toplu sözleşme yapılıyor. 2. ve 3. Lig için ayrı sınırlar belirleniyor. Tavan değil taban ücret üzerine pazarlık yapılıyor. Bu çok önemli.

Bugünlerde korona krizi nedeniyle İngiltere’de benzer bir pazarlık var. Kulüpler futbolculardan ücretlerinde yüzde 30’luk fedakarlık yapmalarını istedi ama futbolcu sendikası bunu reddetti. Tüm dünyada futbol sektörü daralıyor. Dünyada ve Türkiye’de geleceği nasıl görüyorsunuz?

Gerçekten futbolda büyük paralar dönüyor ve futbolcular fahiş paralar kazanıyorlar. Bu krizin biraz daha ayağımızı yere bastıracağı kesin… Bu konuda sadece kulüplerin değil, tüm kamuoyunun herkesten bir indirim talebi olduğunu düşünüyorum. Özellikle üst düzey futbolculardan bahsediyoruz. Kimse 235 milyon euro etmez. Bunun haklı bir talep olduğunu düşünüyorum. Fakat Almanya’daki gibi dayanışma usulleri var. Şampiyonlar Ligi’nden gelece paraları alt liglere dağıtma gibi… Futbolda rekabet önemli ama dayanışma daha önemli. Türkiye’de ne yazık ki bu ağ kurulmadığı için alt liglerin aleyhine bir durum olacak.

Alt liglerde maç yayını yok. Yayın olmayınca gelir de olmuyor. Takımlara, futbolculara ilgi de azalıyor. Acaba yayın gelirlerini aşağıya daha adil dağıtmak ve en azından TRT’yle alt lig maçlarını yayınlayıp kulüpleri sübvanse etmek çözüm olabilir mi?

Aslında belirli bir yere kadar ligler yayınlanıyor. Yerel televizyonlar yayınlıyor. Sadece yayın havuzu yok. Burada temel gelir kaynağı da bence yayın değil, bahis… Bahisten gelen gelirlerin daha adil dağıtılması bir şeyleri değiştirebilir.


Profesyonel sporcular bir sınıf oluştururlar mı? Futbolcu işçi midir? Başkan kapitalist midir? Taraftar müşteri midir? Emek – sermaye ilişkisi buraya ne kadar oturuyor? 

Tam olarak buraya indirgeyemiyoruz. Demin bahsettiğimiz duygusal bağlar, duygusal bir ekonomi de yaratıyor. Ama işin temeline baktığımızda futbolcular tabii ki işçidir, kulüp başkanları ve yönetimleri tabii ki işverendir. Burada kapitalist denklemin içinde olmayan şey taraftar… O da “müşteri” midir, çok emin değilim. Bu denklemde en büyük gelir kapısı başka yerlerden geliyor. Sponsorluk gelirleri, forma gelirleri… Önümüzdeki dönemde bunun yanıtını göreceğiz. Büyük ihtimalle taraftarsız oynanacak futbol…

Alt yaş kategorilerinde de yarışmacı takımlar bulunuyor. Mesela üç büyükler o kategorilerde de birbirleriyle rekabet ediyor. Ama bu çocuklar da ya bedavaya çalışıyorlar, ya da harçlık kabilinden ücretlerle… Burada da bir emek sömürüsü var mı sizce?

Olmaz olur mu? Fenerbahçe’de Merih Demiral kendisine önerilen asgari ücret sözleşmesini reddeden tek oyuncuydu. O da gitti kariyerini başka yerde kurdu. A takımda hiçbir futbolcu asgari ücretle tutulamaz, bu ancak emek sömürüsüyle açıklanabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder